Powered By Blogger

27 Ocak 2011 Perşembe

Kıskançlık Gerçekten

Eğer ortada tek şemsiye varsa iki kişiden biri mutlaka yağmuru daha çok seviyordur.
Yağmur bize ait olmadığı için değerlidir. Ya da şemsiye gerektiğinde elimizin altında olduğu için.
Üretmenin veya yok etmenin en köklü sebeplerinden biri kıskançlık. Sanatsal üretimin de temel dayanaklarından biri olduğu inkâr edilemez. Hepsi değil ama. Yalnızca biri.
Rakibi olmayan her eylemin körleşmesi,  her ürünün yok olması gibi, yazılmış milyonlarca edebi esere rağmen hâlâ yazılmaya devam edilmesi de iki yönlü bir ispat. Binlerce taklidi olsa da sanat eseri daima özgün kaldıkça kıskançlık sadece benzerlerinin çoğaltılmasını sağlar. Ruhumuzun evrende bıraktığı imza gibi fark edilmemizi sağlayan her eyleme ortak olan her şeyi yok etme veya çoğaltma güdüsü durdurulamaz.
Bizim özümüz sözümüz bu: her şeyi var kılarak, çoğaltarak yok ederiz. Bize benzemeyeni benzetinceye kadar yaşatır, benzemeyeni yok ederiz.
(Bize katılmayanı, bugüne ait olsa da geçmişin mazeretleriyle yok ederiz.  Çünkü içeriden kemire kemire dışarı çıkmayı başarmış tombul bir kurt gibi korkumuz var. Kıskançlığın zehrini bize yudum yudum içiren ev sahibimiz o korku. Gideceğimizi, çürüyeceğimizi, yetmeyeceğimizi, yetinmeyeceğimizi, kokacağımızı, yiteceğimizi, unutulacağımızı bize unutturması için sığındığımız tek karanlık hücre. )
Nefes almayı unutmak için, kıskançlık gerçekten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder