Powered By Blogger

31 Ocak 2011 Pazartesi

High Fidelity

High Fidelity
"Yanlış davranma korkusu, işinden nefret etme, aşık olma ve diğer güncel konular üzerine bir komedi"
"Hangisi önce geldi; müzik mi, sefalet mi?
Çocukların şiddet dolu filmler izlemesinden endişe duyuluyor.
Şiddet kültürünün etkisinde kalacakları düşünülüyor.
Kimse çocukların kalp yarası, dışlanma, acı, sıkıntı ve kayıplarla ilgili binlerce şarkı dinlemesinden endişe duymuyor.
Sıkıntılarım olduğu için mi pop müzik dinledim?
Yoksa pop müzik dinlediğim için mi sıkıntı bastı?"


Müziğin insanların hayatında önemli bir yer tuttuğu günümüzde, sıradan bi insanın yaşamındaki müzik etkisi, bunun ilişkilerine yansıyışı, müziğin sosyal açıdan kurulan diyaloglardaki belirleyici rolü belki de ilk kez bugüne kadar bu kadar doğal anlatılmış. Kadın erkek ilişkilerinde dinlenilen müziğin karakterlere yansıyışının getirdiği tavrın etkisi ve beğenmediğin tarzda bir müziği dinleyen insanlar için önceden oluşan önyargı.. Dinlediği müziğe göre yargılanan, sınıflandırılan insanları ve bunu yapanların psikolojisini ilk kez bu kadar açık ve net anlatan bir film var karşımızda..Genelde içinde, başrol oyuncusu eskilerden bir rock yıldızını canlandırmıyorsa fon olarak kalan müzik, bu filmde ilk kez başrolleri paylaşıyor John Cusack ve Iben Hjejle ile..
"14 yaşımdan bu yana zamanın değiştiğini düşünmek hoş olurdu. İlişkiler daha karmaşık, kadınlar daha acımasız insanlar daha vurdumduymaz, içgüdüler daha gelişmiş. Ama o zamandan bu yana yaşamımdaki her şey o günün izlerini taşıyor. Aşk hikayelerimin tümü o ilkinin farklı bir versiyonu.."
High Fidelity
Bir insanın çocukluktan çıkmaya başlayıp, hayatın nasıl bir şey olduğunu anlaması için gereken şeyin karşı cinsle, karşı cinsin ona uyandırdıklarıyla tanışmaya başlaması olduğunu idrak etmemizi sağlıyor John Cusack... 14 yaşında (ortalama) başladığımız ilişki devrine, ilk öpüşme gibi hayatımızdaki dönüm noktalarından birini geçirdikten sonra, ilişkilerin zaman ilerledikçe değişen hayat, bizler ve diğerleri ile farklılaşsa -belki boyut atlasa da- aslında özünde hep aynı kalan bir şeyler olduğunu gösteriyor..
Rob (John Cusack), 30'lu yaşlarının başlarında, piyasada az bulunan plak/single ları satan ve meraklıları dışında pek kimsenin uğramadığı dolayısıyla pek de iyi iş yapamayan bir plak dükkanı sahibi, eski dj (gece hayatının yorucu tozunu yalamış diyebiliriz), kadınlar konusunda kendine güvenini zaman zaman yitiren ama biraz da ukala bir adamı canlandırıyor. Ama her şeye rağmen yanında çalışan "müzikal moronlar'ın da etkisiyle -istemeden de olsa- gayet renkli bir yaşam sürüyor..
Julia (Iben Hjejle) ise modern hayatın duygusal kadını her şeyiyle. Prezentabl, iyi bir iş sahibi, iyi para kazanan.. lakin insanın yaptıkları yapacaklarının teminatı değil ve julia rob için yaptığı tüm fedakarlıktan sonra başka bir erkek için çekip gidebiliyor ama kopamıyor, belki bir arayış, evlilik düşünen insanın beyninde dolaşan hayatındaki tek insanın o olacağına dair şüpheler..
High Fidelity
Bahsi geçen müzikal moronlardan biri olan Barry (Jack Black) filmin bir komedi filmi olmasını sağlayan etmenlerden, filmi canlandırıyor her monotonlaştığını düşündüğünüz anda.. Dick (Todd Louiso )ise elinde güvendiği bir tek müzik zevki olan ezik ama çok sempatik ve ne diyeceğini bilemeyen şaşkın bir karakter. Ama bu kadar sosyallikten uzak gibi gözükse de müziğin insanları sosyalleştirmesine güzel bir örnek oluşturuyor filmde..
Nick Hornby'nin kitabından uyarlanmış olan film Julia'nın Rob'u terkedişiyle başlıyor. İlk başlarda "Çok da acı vermedi beni terkedişin." diyen Rob, bu ayrılığın altındaki sebebin başka bir erkek olduğunu öğrenince deliye dönüyor. "Neden bütün kadınlar beni terk ediyor?" sorusu beyninde yankılanırken; artık bu soruyu kendi kendine sormaktan vazgeçip, 14 yaşından beri yaşadığı ilişkileri gözden geçirmeye karar veriyor..
Bir nevi bütün bunların ve yaşananların anlamı ne sorusu ile özetlenebilicek 30'lu yaşlarındaki erkek bunalımına giriyor. Bir erkeğin,- standartlar dışındaki en azından- evliliğin sorumluluğunu almaya karar vermesi için geçilen aşamalar anlatılıyor özet şekilde. Tabii herkes aynı şeyleri yaşamıyor şu dünyada ama izleyen herkesin kendi ilişkilerinden bir parça bulacağı kesin.
Filmi diğer güncel hayattaki ilişkiler ve getirdikleri konulu filmlerden ayıran en önemli özellik kurgusu ve John Cusack' ın direk kameraya bakarak konuşması ve sanki bütün olayı size anlatıyormuş hissiyatı vermesi sanırım. Bu da izleyiciyi çok kolay filmin içinde bir gözlemci yapmaya yetiyor. Karşında sana başından geçenleri anlatan ve zaman zaman cevap bekleyen karizmatik bi adamı kim dinlemez ki? "Being John Malkovich" ten de tanıdığımız John Cusack mükemmel bir oyunculuk sergiliyor. Lisa Bonet ve Tim Robbins de filmde rol alan diğer oyunculardan..
High Fidelity
High Fidelity "aşk" dediğimiz yüce kavramın içinin boşaltılıp sadece günlük ilişkiler kalıbına sokulduğu, beraber olunan insana karşı saygının da kalmadığı şu günlerde; hala içinde bu özelliklerini(aşk, sevgi, saygı) kaybetmemiş ya da daha doğru bir deyişle günümüz ilişkilerinin yıprattığı ama yıkamadığı ve kendini toparlamak isteyen herkese çok güzel bir ders veriyor. İzler izlemez hayatınızda izlediğiniz en iyi filmler listesi top 5 e girmeye aday bir film kesinlikle. Ya da biraz daha gerçekçi olursak top 10 diyelim. Ama her daim arşivinizde bulunması, zaman zaman izlenip ders alınması ve özümsenmesi gerekli filmlerden biri..

Sinemalar.com Puanı: 6.3/10
IMDB Puanı: 7.6/10
Yapım: 2000 ~ ABDİngiltere
Tür: DramGençlikKomediMaceraMüzikalRomantik
Yönetmen: Stephen Frears
Senaryo (Kitap): Nick Hornby
Yapımcı: Tim BevanRudd Simmons
Görüntü Yönetmeni: Seamus McGarvey
Görüntü Yönetmeni: Howard Shore
Süre: 1 saat 43 dk
Gösterim Tarihi: 25 Ağustos 2000 (Türkiye)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder