Powered By Blogger

29 Ocak 2011 Cumartesi

Şizofrengi epigrafları-son

“Buradaki öğretmenlerle öğrencilerin kimileri alanlarındaki yol gösterici ışıklardan tanrıymışçasına söz ediyor. Nietzsche’den, Heidegger’den, Derrida’dan alıntı yapmadan tek satır yazamıyorlar, bütün yaşamları birkaç put arasında gidip gelmekle geçiyor gibi.
Beyefendi siz, insanların bilge kişilerle, onların söyledikleriyle kişisel bir ilişkinin varolduğu bir toplulukta, öyle bir çağda yaşadınız belki. Günümüzde böyle kişisel ilişkilerin bulunduğunu sanmıyorum; sıradanlaştırıcı bir baskı var, dahası Platon’un istediği canlı konuşmanın yerini basmakalıp boş sözler aldı. İğrenç bir durum…”

“……bir de insanların demokrasi gözüyle görülmesi var, Atinalılar da Sokrates’i böyle görmüş anlaşılan. “Ha, şu bizim Sokrates.” demişler, “biliriz, avanağın biridir, ortalıkta dolaşıp onun bunun başını ağrıtmaktan başka bir iş yapmaz, doğrusu kötü adam değildir, arada bir de akıllıca sözler eder.”
Aristophanes’in ‘Bulutlar’ oyununu izlerken onunla alay etmişler.
Sokrates de onlarla birlikte gülmüş. Saygıyla kuşku, kimileyin de alay birbirine karışmış.

Daha da ileri gidebiliriz. Herakleitos’a inanacak olursak, o çağda Efesliler şöyle diyesiymiş: Aramızda üstün birini istemiyoruz, o gitsin başka yerde, başkalarıyla yaşasın. Bence böyle bir tutum çok anlamlı. Özel bilgileri olan insanların topunun değil, yalnızca özel bilgilerinden ötürü özel davranış bekleyenlerin sürülmesi anlamına geliyor. Öyle ya da böyle alay, cinayetten ya da eleştirenin eleştirilen kişinin üstüne basarak yükselmesini sağlayan kıyasıya eleştiriden bin kat iyidir. Budalalara saldırarak yücelemezsiniz. Yeteneksiz yazarların, başka yeteneksiz yazarları dillerine dolayıp ciddiye alınmaları gerektiğini söyleyip durmaları bu yüzdenmiş gibi geliyor bana.”
Paul K. Feyerabend Şizofrengi, Sayı 24.

“Durmaksızın insan ilişkileri ve tepkileri üzerine konuşmak ütopiktir; eskimiş ya da gerçekleştirilmeyi bekleyeni (insan ilişkilerini) varsayar. Bugün bu ilişkiler insanlık dışıdır, insanlardan çok kobaylara, kişilerden çok şeylere özgüdürler. Ve kötü niyetten değil, kötü bir toplumdan dolayı. Bunu unutmak,insan ilişkilerini, onları acımasız kılmış olan toplumsal kökenlerinden kopararak duyarsızlaştırmaya çalışan duyarlık gruplarının ideolojisine teslim olmaktır. Daha fazla duyarlık bugün devrim ya da delilik demektir. Gerisi boş laf.”
Russell Jacoby Şizofrengi, Sayı 25 .

“…yaşam; tanrının insanı gördüğünü kanıtlayacak hiçbir ipucunun bulunmadığı çığrından çıkmış bir dünyada, baskılara, acımasızlığa, kıyıcılığa göğüs gerilerek sürdürülen, insanın doğumuyla ölümü arasındaki kısacık anın, anlamsız bireysel ya da toplumsal ayrıntılarla sonsuza dek sürecekmiş gibi uzatıldığı,-hızla geçip giden bir çocukluk ve gençlik döneminden sonra-, olgunluk döneminde başlayan ve çok uzun süren bir hesaplaşma sürecidir….”
Samuel Beckett Şizofrengi, Sayı 27.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder