Michael Mann'in klasiği Heat ile tekrar kaldığımız yerden devam ediyoruz. Aslında En İyiler bölümü için sırada bekleyen ve büyük ihtimalle de bu filmden daha ünlü bir çok film (bir kısmı sizlerin önerilerinden oluşan) var. Heat'i bu ünlü filmleri "En İyiler"e ekledikten sonra ileri bir tarihte bu bölüme eklemeyi planlamıştık fakat dört beş sene önce sinemada seyrettiğim filmin geçenlerde DVD'sini alıp seyrettikten sonra dayanamadım ve hemen bu sayfanın hazırlanmasına giriştim. Filme ilgili kendi yorumlarımıza girmeden önce filmin konusundan söz edelim biraz:
Neil McCauley yıllarını hapisane parmaklıklarının arkasında geçirmiş ve bir daha oraya geri dönmemeyi kafasına koymuş profesyonel bir suçludur. İşinde tam anlamı ile bir bir uzmandır. Felsefesi ise, hayatında ,kendisini yakalamaya yönelik her hangi bir baskı hissetiğinde 30 saniye içinde her şeyi geride bırakıp kaçmasını engelleyecek hiç bir bağın oluşmasına izin vermemektir. Neil ve ekibi Los Angeles'da bir takım çok ustaca planlanmış soygun düzenlemektedirler. Los Angeles Polis Departmanında görevli olan Vincent Hanna ise hayatında başarılı olduğu tek konu işi olan usta bir polistir. İş yaşamı dışındaki zamanı Vincent'ın kendi tanımı ile bir "disaster zone (felaket bölgesi)". İki boşanma yaşamış, üçüncü evliliği ise büyük bir hızla uçuruma doğru gitmekte, üvey kızı da gerçek babasının ilgisizliği yüzünden kafayı yemek üzeredir. Şimdi peşine düştüğü kişi ise Neil McCauley'dir ve onu yakalaması için belkide üçüncü evliliğini feda etmek zorundadır.
Bazı filmler vardır. Tanımlamak zor. Ama bu filmlerin sayısı bilin ki çok nadirdir.(En İyiler köşesi zaten bunlar için var) . Daha ilk sahnelerden itibaren film atmosferiyle sizi içine allır ve büyülenmiş gibi izlersiniz. Heat de işte bu tip filmlerden biri. İlk balktığınızda klasik bir öyküye sahip sıradan hırsız polis filmi gibi gözüküyor. Usta bir hırsız ve onun peşinde işine hayatta herşeyden daha fazla bağlı gözüpek bir polis. Ama yönetmen Michael Mann böyle bir hikayeyi alıyor ve ustaca işleyerek neredeyse destansı bir epik klasiğe dönüştürüyor. Böyle bir klasiğin ortaya çıkmasında her halde en büyük pay yönetmen Mann'in sette en küçük ayrıntıya bile büyük bir özen göstermesi ve muhteşem görsel yeteneği.
Yönetmen hakkında daha fazla yazmadan önce oyunculardan söz etmekte fayda var. Heat bir benzerini ancak rüyalarınızda görebileceğiniz bir oyuncu kadrosuna sahip. Başrolde sinemanın iki dev oyuncusu Robert De Niro ve Al Pacino var. Sadece bu ikisi bile yeterli diyebilirsiniz ama film bununla kalmıyor. Bu ikiliye eşlik eden Val Kilmer, Tom Sizemore, Ashley Judd, Jon Voight ve Natalie Portman gibi birbirinden yetenekli oyuncular var. Robert De Niro ile Al Pacino'nun bir araya gelmesi gibi birden fazla dev oyuncunun aynı filmde bir araya gelmesine benzer durumlar sinema tarihi boyunca çok defa olmuştur fakat bir çok nedenle film bu oyunculardan tam anlamı ile faydalanamaz. Ama Heat bu büyük oyuncuların performanslarını gerçekten gösterdikleri ve rollerine tam anlamı ile uydukları nadir filmlerden biri. Hem Robert De Niro hem de Al Pacino mükemmel bir performans gösteriyor.
Diğer oyuncular içinde aynı şöyleri söylemek mümkün. Tüm karakterler yeterli bir derinliğe sahip. Özellikle De Niro ve Pacino'nun karakterlerinin işlenişi mükemmel. Neil grubun babası rolünde, ama kendi içinde yalnız bir karakter. Gerektiğinde kaçmasına engel oluşturacak ciddi hiç bir ilişki kurmamaya özen gösteriyor. İşlerini tam bir profosyonellikle yapıyor. Burada güzel bir ironi var. Kanunsuzca işler yapan bir suçlu olan kötü adam Neil'in hayatında herşey mükemmel bir düzende ilerliyor. Aynı zamanda yönetmen bu suçluya karşı izleyicide bir sempatinin oluşmasını sağlıyor. Al Pacino'nun canlandırdığı Vincent ise temelde iyi karakteri canlandırmasına rağmen içinde bulunduğu durum tam bir kaos. Sorunlu bir evlilik ve sorunlu bir üvey çocuk. Hayatında düzgün olan tek şey işi. Filmde bu ikili çok az sahnede yan yana geliyor. Bunlardan birisi bence şimdiye kadar izlediğim en etkileyici sahnelerden biri olan, Vincent'ın Neil'e bir kahve içmeyi önerip bir kafede konuştukları bölüm. İkisi birer eski dost gibi birbirlerinin kişisel hayatları, planları hakkında sohbet ediyorlar. Burada ikisinin de benzerlikleri ortaya çıkıyor. Tek farklılıkları ise oyunu farklı taraflarda oynuyor olmaları.
Filmin bir diğer etkileyici bölümü aksiyon sahneleri. Bu filmdekine benzer atmosferik aksiyon sahnelerinin bir benzerine az rastlanır. Özellikle Neil ve ekibinin bir banka soygunundan sonra polisle büyük bir caddenin ortasında yaptığı silahlı çatışma tek kelime ile nefes kesici. Koskoca işlek bir caddenin ve onlarca polisin ortasında sıkışmış üç tane hırsız. Sonucun küçük çaplı bir meydan savaşı olduğunu söylesem her halde fazla abartmamış olurum. Eğer filmi sinemada izleme fırsatı bulmuşsanız kendinizi çatışmanın ortasındaymış gibi hissediyorsunuz. Mann'in silahlı çatışma sahnelerinde kamerayı karakterlere oldukça yakın tutması bu sahnelerin etkileyiciliğini bir kat daha arttırmış.
Don Johnson'ı ünlü yapan Miami Vice dizilerinin arkasındaki isim olan Michael Mann fazla film çekmemiş olmamasına rağmen bir çok ünlü yönetmene taş çıkartacak bir yeteneğe sahip. Çektiği az sayıda filmde de kendine has tarzını oluşturmuş. Bir kere filmleri görsel yönden çok güçlü . Heat ve Insider bunun en iyi örnekleri. Çoğunlukla kendisinin taşıdığı kameranın hareketleri filmin atmosferine büyük oranda destek oluyor. Renkli ışıklandırmaları oldukça fazla kullanıyor. Çoğunlukla art-deco denen modern tarzda yapıları filmine set olarak kullanıyor. Bir yarası var ki, kadın karakterleri genellikle güvenilmez olarak gösteriyor. Usta suçluları izleyicin sempatisini çekecek bir şekilde sunuyor. Bu saydıklarımın hepsini Heat'de bulmanız mümkün.
Sonuç olarak Heat'in senaryosu, aksiyon sahnleri ve mükemmel görüntüleri tam anlamı ile "En İyiler" statüsüne girmeyi hakeden bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Modern bir epik klasik. Eğer izleme fırsatı bulamamış iseniz, sinemadaki atmosferi sunamayacak da olsa mutlaka DVD'sini alıp izlemenizi öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder